Ana Sayfa Veysel Güney Kimdir? Basından Belgeler
SİZİN VEYSEL Videolar İmza Kampanyası İletişim
Önceki Sayfa Sonraki Sayfa

Sıkıyönetim yetkilisi konuşuyor



Ethem Dinçer - mersinyasam.com


Mektubun açıklanması ve mahkeme dosyasının bulunması Veysel Güney sürecini yeni bir aşamaya getirir. Resmi başvurular üzerinden iki ay bile geçmeden ciddi sonuçlar alınmıştır.12 Haziran 2006’da yapılan ilk başvurudan veda mektubunun açıklandığı 30 Temmuz 2006’ya kadar geçen yaklaşık 50 günlük sürede ciddi bir kamuoyu yaratılmış ve Veysel’in kayıp mezarının bulunması için çok önemli adımlar atılmıştır. Basının çok yoğun ilgisiyle birlikte yaşanan önemli gelişmeleri aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:

Gaziantep Mezarlıklar Müdürlüğü kayıtlarında Veysel’e ait olan resmi kaydın bulunması bu adımların ilki ve en önemlisidir.

Gaziantep Mezarlık Müdürlüğü yetkililerinin eski bir mezarlık görevlisinin tanıklığına da dayanarak mezar yerini göstermesi ikinci önemli gelişme olmuştur.

Savcı Mete Göktürk’ün ‘Adaleti Gördünüz mü?’ adlı kitabının bu sıralarda yayınlanması ve kitapta Veysel’in infaz süreci ve yaşanan hukuksuzluklara yer verilmesi bir diğer önemli nokta olmuştur.

Genelkurmay Başkanlığı’ndan istenen mahkeme dosyasına ve veda mektuba ulaşılması olayın gelişiminin yönünü değiştirecek kadar önemlidir. Veda mektubunun kamuoyuyla paylaşılması ve mektupta yer alan Veysel’in ‘suçsuzum, kimseyi öldürmedim’ sözleri konuya ilgiliyi artırmıştır. Yine Veysel’in mektubu bitirirken kullandığı ‘Sizin Veysel’ imzası özellikle sosyalistlerin vicdanlarında burukluk yaratmış, Veysel için yeterince çaba harcanmadığının ortaya çıkması herkesi üzmüştür.

Mahkeme dosyasındaki inanılmaz belgeler, 12 Eylül cuntasının ‘hukuk’ anlayışını ortaya koyan ve cuntacıların suçlarını kanıtlamak açısından büyük önem taşıyan bilgilerle doludur. Uzun süredir yazmaya çalıştığımız ‘Veysel Güney Dosyası’ bu belgeleri de ortaya koyan tarihsel tanıklıklar olarak algılanmalıdır.

Bu dosyada yer alan pek çok belge ( Veda mektubu, cenaze teslim tutanağı, teğmenden çıkan merminin mühürsüz teslim aşındığını gösteren belge, çatışmadaki polislerin de silahlarının balistik muayene için istendiğini gösteren belge, 15’den fazla silah ve yüzlerce merminin balistik incelenmesinin bir günde yapıldığını gösteren belge, birbirini tutmayan polis ifadeleri, çatışmada yaralanan komiser Atilla Çınar’ı yaralayan silah ve merminin incelenmemesini gösteren belge, mahkeme heyetinin çatışmanın olduğu evde keşif yapmadan karar verdiğini gösteren belge, Veysel’lere yardım ettiği iddia edilen polis memurunun evinin sokağından geçen başka bir polis memurunun görevden alınmasına ilişkin belge, çatışmada ölen teğmene ilişkin değişik tarihler içeren görevlendirme belgeleri, çatışmada ölen Ali İhsan Özer’in morgda çekilmiş fotoğrafları, Veysel’in üzerinde çıkan sahte kimliğe ait fotoğraflar, on bir gün arayla iki duruşmada verilen idam kararına ait belgeler, Veysel’in avukat istediğini gösteren belge, temyiz için verdiği dilekçe, infaz tutanağı, infazdan sonra istihbarat şubenin nasıl idama gittiğine ilişkin tutanak tuttuğu belgeler, pantolon ve kemer imha tutanağı belgesi gibi pek çok belge.. ) 12 Eylül yargılamalarının ne denli hukuk dışı yapıldığını kanıtlayan örnek belgeler arasında yer almaktadır. Bu belgelerin neredeyse her biri darbecilerin yargılanması için örnek teşkil edecek kadar önemli belgelerdir.

Bu belgelerle daha sonra ‘yeniden yargılama’ başvurusu yapıldığını, AİHM’e başvuru yapıldığını, Geçici 15. maddenin kaldırılmasından sonra başlanan darbe şefleri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığı mahkemeye müdahillik başvurusu yapıldığını hatırlatalım. Dosyamızı olayın tarihsel akışına göre kurgulamaya çalıştığımız için bu başvurulara ilişkin yaşananları tarih sırası geldiğinde aktaracağımızı da notlarımıza ekleyelim.

Bu belge ve bilgilerin ortaya çıkması olaya ‘tanıklık’ eden bazı devlet görevlilerinin de‘ dillerini çözmeye’ başlar. Bunlardan biri de idama tanıklık ettiğini söyleyen bir askeri yetkilidir. bianet.org internet sitesinde Kemal Göktaş imzasıyla 3 Temmuz 2006’da yayınlanan haberi okuyalım:

‘Mezarı 25 yıl sonra geçen Salı günü ortaya çıkarılan Veysel Güney'in Gaziantep'te idam edildiği dönemin sıkıyönetim yetkilisi, Güney'in idamıyla ilgili medya yer alan "orduevinde asıldı", "mezarlıkta asıldı" iddialarının doğru olmadığını, idamın sivil cezaevinde gerçekleştirildiğini savundu. Güney'in cenazesinin infaz savcısı tarafından mezarlığa gönderildiğini söyledi.

Adının açıklanmasını istemeyen askeri yetkili, "25 yıllık bir hadise. Geriye dönülmüyor. Ne söylesem boş. Allah taksiratını affetsin. Biz yargının verdiği kararı uygulamaktan başka bir şey yapmadık, yasaların dışına çıkmadık" dedi.

" İnfaz gecesi oradaydım"

İnfazın sabaha karşı gerçekleştiğini anlatan askeri yetkili, "İdam infaz savcısının gözetiminde yapıldı. Ben, dönemin valisi Fikret Koçak, Başsavcı Bekir Sami Daçe oradaydık. İnfaz gerçekleşmeden ben çıktım, arkamdan da vali geldi. Cezaevinin iç güvenliğini adliye ve polis, dış güvenliğini ise garnizona bağlı askerler yaptı. Veysel'in ailesi yoktu. İdamın ardından savcının cenazeyi, mezarlığa gönderdiğini biliyorum. 'İnfaz Orduevi'nde gerçekleştirildikten sonra mezarlığa gönderildi ya da idam mezarlıkta gerçekleştirildi' gibi haberlerin tamamı yalan ve maksatlı" dedi.

"Benim üsteğmenimi soran yok"

Güney'in idamı ve yargılanmasına ilişkin daha ayrıntılı bilgi vermekten kaçınan ve geçen sürede bir çok şeyi unuttuğunu söyleyen dönemin sıkıyönetim yetkilisi, "Benim genç yaşta ölen teğmenimin mezarının nerede olduğunu soran yok. Asılan genç benim çocuğumda olabilirdi. Ateş düştüğü yeri yakıyor" demekle yetindi.’

bianet.org internet haber sitesine konuşan askeri yetkilinin söylediklerine ilişkin bazı notlarımızı aktaralım.

bia’ya konuşan askeri yetkili ‘orduevinde asıldı, mezarlıkta asıldı’ haberlerini ‘yalanlıyor’ ve bu haberlerin ‘yalan ve maksatlı’ olduğunu iddia ediyor. Öncelikle olayı başından itibaren takip eden biri olarak hiçbir yerde ‘orduevinde ya da mezarlıkta asıldı’ şeklinde bir haber görmediğimizi ifade edelim. Veysel’in Gaziantep E Tipi Cezaevi’nde asıldığı ilk günden itibaren bilinen bir gerçektir ve hiç kimse başka bir iddiada bulunmamıştır.

Konuyu ‘Orduevine’ bağlayan bilgi ise aralarında belki de bu ‘askeri yetkilinin’ de olduğu cuntacıların hukuk tanımazlığı olmuştur. Gaziantep Mezarlıklar Müdürlüğü’nde bulunan mezarlık kayıt defterinde Veysel Güney’e ait kayıtta bulunan ‘Orduevi’ ifadesi ‘hüviyeti meçhul’ olarak gömülen Veysel’in mezarını kimlerin kaybetmek istediğini kanıtlamıştır. Mezarlık kayıt defterlerinde defnedilen cenazenin kayıtları yer almaktadır. Kayıt sıra no, adı, baba adı, ana adı, mahallesi, ölüm tarihi, ölüm sebebi… gibi bilgilerin sıralandığı kayıt defterlerinde Veysel’e ait bilgilerin bulunduğu bölümde mahallesi olarak ‘Orduevi’ kaydı düşülmüştür. Büyük olasılıkla Orduevi’nden mezarlık müdürlüğü aranıp mezar yeri için hazırlık yapılması istenilmiş, cenaze ‘hüviyeti meçhul’ olarak gömülünce mahallesi olarak ‘orduevi’ not edilmiştir.

Askeri yetkilinin ‘Orduevinde asıldığı yalandır’ sözleri doğrudur. Zaten kimse de ‘Veysel orduevinde asıldı’ dememiştir. Askeri yetkilinin asıl cevap vermesi gereken konu ‘resmen’ idam edilen Veysel’i mezarlığa neden ‘hüviyeti meçhul’ olarak gömdürdükleridir. Mezarın bilinmemesi için harcanan çabalarının nedenlerini açıklasa ve Veysel’i resmi tutanakla teslim alan silah arkadaşı ‘Yüzbaşı Burhan Erdem’e’ cenazeyi neden aileye teslim etmediğini sorsa 30 yıl sonra ‘insani’ bir iş yapmış olur.

‘Yasaların dışına çıkmadık’ diyen askeri yetkiliye, kimliği belirli bir insanı ‘hüviyeti meçhul’ olarak gömmenin yasalara uygun olup olmadığını sormamız gerekiyor. Yaşama hakkına saygı gösterilmeyen Veysel’in cenazesinin ailesine teslim edilmemesinin hangi ‘yasalara’ uygun olduğunu sorarak bitirelim bu bölümü.
 

VEYSEL GÜNEY'İ ARIYORUZ!
Mersin 78'liler Derneği